Elif Keleş O.
  1. haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazılar
  4. Sessiz Kalırsak Sıra Hepimize Gelecek

Sessiz Kalırsak Sıra Hepimize Gelecek

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hukukun kuvvetinin azaldığı yerde, kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar. Türkiye, hukukun üstünlüğü ilkesinden hızla uzaklaşırken, adalet terazisinin terazisiz kaldığını her geçen gün daha net görüyoruz. Bugün yaşadıklarımız, baskının ve keyfi uygulamaların yeni bir aşamaya geçtiğini gösteriyor.

Suriye’de yıllardır süren savaşın en acımasız yüzü, mezhepsel kimlikler üzerinden yürütülen katliamlarla kendini gösterdi. Suriye’nin farklı bölgelerinde Aleviler sistematik bir şekilde hedef alındı, evleri yakıldı, köyleri haritadan silindi. Cihatçı gruplar tarafından düzenlenen saldırılarda yüzlerce masum insan katledildi, binlercesi sürgüne zorlandı. Örneğin, 2013 yılında Lazkiye kırsalındaki Alevi köylerinde gerçekleştirilen katliamlar, kadınların ve çocukların dahi acımasızca öldürüldüğü vahşetin simgesi haline geldi. Bu katliamları gerçekleştirenlerin kimler tarafından desteklendiği, hangi güçlerin bu vahşete göz yumduğu hala tartışma konusu. Ancak ortada tartışmasız bir gerçek var. Suriye’de Alevilere yönelik işlenen bu insanlık suçları uluslararası kamuoyunda gerektiği gibi gündeme getirilmedi, sorumlular hesap vermedi.

Bugün Türkiye’de bu katliamları dile getirenler, insanlık adına adalet arayanlar susturulmaya çalışılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik hukuki süreç, sadece bir belediye başkanını değil, halkın iradesini hedef alan siyasi bir operasyonun parçasıdır. Ve tam da bu atmosferin içinde, Cemevi başkanı Aslan Uzun’un Suriye’de yaşanan katliamlarla ilgili suç duyurusunda bulunmak için gittiği adliyeden cezaevine gönderilmesi, artık vicdanın dahi mahkum edildiğinin kanıtıdır.

Düşünün, bir ülkede adaleti aramak için adliyeye giden bir insan, oradan özgürlük yerine hapisle çıkıyorsa, o ülkede hukuk yoktur. O ülkede yalnızca güç sahiplerinin emirlerine göre şekillenen bir düzen vardır. Aslan Uzun’un cezaevine gönderilmesi, artık kimsenin güvenliğinin olmadığı, hukukun tamamen siyasi bir silaha dönüştüğünün acı bir göstergesidir.

Hukuk, bir toplumu ayakta tutan en temel yapı taşıdır. Ancak Türkiye’de hukuk artık muktedirin elinde bir sopa haline getirilmiş durumda. Muhalif olan herkes için adliye kapıları adeta bir turnusol kağıdı gibi işliyor. İçeri giren ya cezaevine gönderiliyor ya da yargı sopasıyla sindirilmeye çalışılıyor.

Bugün bu zulmü kabul edenler, sessiz kalanlar bilmelidir ki, hukuksuzluk bir kez normalleştiğinde kimse güvende değildir. Bugün Aslan Uzun, yarın bir başkası, sonra bir başkası. Ta ki herkes ya boyun eğene ya da sürgün edilene kadar.

Türkiye bu karanlığa mahkum değildir. Zulmü kabul etmeyenler, hukuksuzluğa boyun eğmeyenler olduğu sürece, adaletin ve vicdanın sesi her zaman var olacaktır. Ancak bu sesin daha gür çıkması, haksızlıklara karşı birleşmemiz gerekiyor. Çünkü unutmayalım, hukukun olmadığı yerde adalet değil, sadece zulüm vardır!

Sessiz Kalırsak Sıra Hepimize Gelecek
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Egedebirgun.net ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.