Aylin Cantaş
  1. haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazılar
  4. Masumiyetin içine saklanmış kötülük…

Masumiyetin içine saklanmış kötülük…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Birbirine ne kadar da zıt iki kelime değil mi, masumiyet ve kötülük… Masumiyet, saflığı, temizliği, iyiliği ve iyi niyeti temsil ederken, kötülük içinde bu kavramların tamamen zıddını barındırır.
İnsan, her iki tarafı içinde barındırandır. İsterse masum isterse kötü olur. İsterse… İstemek, tercih etmektir, seçmektir. Oysa insan bedenlenmeden önce her şeyi seçmiş ve tercih etmiştir. Yaşanacak her şey yazılıdır kadersel planlamasında. İnsanın özgür irade seçimi nerededir peki bu durumda? İnsan kötü mü ya da iyi mi olacak seçiliyse hangi seçimleri yapabilecek ki? Bugün ki seçimler geçmişi ve geleceği değiştirecekse kadersel plan nerede kalır o zaman?
İnsanın kırmızı hapı mı mavi hapı mı seçtiği bedenlenmeden önce belirlendiyse neden yaşar?
Masumiyet ile birlikte kötülük özünde ise ve her şey birbirinin zıddı ile deneniyorsa, deneyen denediğini iradesi ya da nefsi ile tercih edebiliyor mu yoksa tercih yapıldıysa tercihinin sonucunda kötü ise neden yargılanacak masumsa neden ödüllendirilecek?
İnsan… Milyarlarca atomdan ve atom altı parçacık olan kuarklardan oluşan bir sır makinası. Biyolojik ve kimyasal bir bileşen. Sinir ağı ile duyguları deneyimleyen Pandora kutusu. İçinde tam olarak neleri barındırdığı keşfedilememiş yaratımsal bir mucize. Tanrı’nın yarattığı sistemi deneyimlediği oyuncağı…
İnsan, Tanrı’nın bilinmek istediğinden dolayı yarattığı ve üzerinden tüm deneyimleri yaşadığı bir tür oyuncağıdır ancak insan aklıyla mucizevi ve hala tam olarak keşfedilememiş bir oyuncak. İçinde her şeyi barındıran bir oyuncak bu. Masumiyeti, saflığı, güzelliği ile bir meleği ve kötülüğü, egosu, hırslarıyla şeytanı. İnsan melek ve şeytan karışımı bir varlıktır ve her ikisi de Tanrı’dandır. Sebebi Tanrı’nın yaratımını zıddıyla denemesidir. Kötülük olmazsa iyilik olamaz, güzellik olmazsa çirkinlikte olamaz. Aşk olmadan nefretin olamayacağı gibi.
İlginç olan şudur ki, insan her şeyi “ben” yaptım sanır. İnsanı bitiren yani gerçeği anlamasının önünde ışığı tamamen karartan perdedir benlik zannı. Güzelliğini genetik aktarım sanır sadece, iyi huyunu kendi seçti sanır, zenginliğini kendi yaptı zanneder. Neye sahipse o sahiplik algısı ile beraber her şey egosunun yansımasıdır ve insanın en büyük yanılsamasıdır bu.
Hırsları, sahip olma güdüsünün tetikleyicisidir. Nefs, hırslarının tetikleyicisi. Bu silsile böyle devam eder ve masumiyetin de düşmanıdır.
Hayata bakalım şimdi bu pencereden…
Günümüz yaşamına özellikle. İnsanın geldiği noktaya…
Yokluğun yerini daha bolluğa bıraktığı günümüz dünyasına. Zevkin öz’ün önüne kurduğu sete… İnsanın insanı sattığı, insanın insanı olanakları ile terbiye etme kavramının en zirve noktasına ulaştığı günümüz dünyasına. Maddi kavramların her şeyi satın alabileceği algısını mıh gibi çakan olaylar silsilesine ve anormalliğin normalleştirildiği dünyaya… Satılan insanlık onuruna, haysiyete, hak ve hürriyete bakalım. İnsan kavramını henüz algılayamamış insanların çıkıp uluorta her platformda Tanrıcılığı oynamasına bakalım. İnsan olmayı henüz becerememiş insanların neredeyse Tanrı kelamı gibi söyledikleri sözlere, yaptıkları ritüellere bakalım.
Bakmakla kalmayıp “insan nereye gidiyor?”, bunu sorgulamamız gerek. Popüler kültürün ve modernizmin sözde özgürlük ve değerlerimizi nasıl erozyona uğrattığını görmemiz gerek. Gayri ahlaki kavramların normalleştirildiği ve alkışlandığı günümüz popülist ve modernist yaşamının insanın ve ruhun gelişimi önünde nasıl bir barikat kurduğuna bakalım.
Kapitalizmin insanlığı nasıl köleleştirdiğini ve insanın da maddi imkanlara ulaşım ve daha fazlası için bu köleliğe nasıl teslim olduğunu irdelemeden geçmemek lazım elbette. İnsanın bir mağarada başlayan yaşamının çadırdan apartman dairelerine yetmedi villalara o da yetmedi binlerce metrekarelik malikanelere uzanan ve hala doyuma ulaşmayan hırslarına bakalım. Kafanızı hangi tarafa çevirirseniz çevirin o tarafta insanın nefsini ve nefsine olan teslimiyeti ile birlikte kötülüğün fotoğrafını göreceksiniz. Savaşları, cinayetleri, şiddeti, entrikaları, hainliği ve ihaneti. Masumiyetin yerini kötülüğe bırakışını göreceksiniz.
Tanrı, ben size şah damarınızdan daha yakınım derken karanlığımla ve aydınlığımla bir bütün olarak yakınım der. Bizler O’nun aydınlık yüzünü mü karanlık yüzünü mü seçtik işte o daha bedenlenmeden önce yapılmış hür irademizle yaptığımız seçimdir. İnsan burada, bedenli halinde bir seçim yapmaz. Seçimler daha bedenlenmeden ruhlar aleminde seçilmiş, kadersel planlarımızda yazılmıştır.
Burada bulunma amacımız, bu seçimleri neden yaptığımızdır. Neden gün içinde egomuza yenilip bir iş, bir toplantı, bir duygusal konuşmada kısacası dünyevi herhangi bir anda diğer insanın kalbini kırdığımızla alakalıdır.
Bir söz der ki kırdığın gönlü Tanrı seviyorsa… Tanrı her gönlü ayrım yapmaksızın sever. Çünkü her gönül O’nun gönlüdür. İnsan O’nu anlatmaya çalışırken bile ayrım gözetir. Çünkü insan kutupluluk barındıran bir varlıktır. Tam ve bütün olmak işte bu kutupluluk bilincinden üst bilince yani tamlık bilincine çıkmakla mümkündür. Karşısında ki insan, hayvan, bitki, börtü böcek yaratılmış her ne varsa bir taş dahi O’nun varlığının yansımasıdır. Ve insan yaşamsal olaylar içinde yaşamın yüklediği manipülasyonlara tanık olarak bakabildiği sürece gerçeğin farkında olarak yaşar. Bir kelime ile kırdığınız gönül O’nun gönlüdür, kırdığın her gönül senin karmanı yaratır, dalından koparttığın her dal onun ölümüdür, öldürdüğün her can O’nun canıdır, kendine ölüm karması yaratırsın. Yaktığın her orman, O’nun kalp atışlarını ve nefesini barındırır, O’nu yaktığın gibi yanacaksındır.
Yakıp yıktığımız, kırdığımız, yaşam hakkını elinden aldığımız her şey için yanacağız, yıkılacağız ve öleceğiz.
Sahip olma hırsı ile yalanlarımızla kandırdığımız, sahip olamayınca cezalandırdığımız her gönül için gönül hanelerimiz yıkılacaktır.
İnsan nefsine yenik düştüğü sürece yaptığı seçimlerin sonuçlarını göremeyecek bu kötülük çığ gibi insanlığın her hücresine teneffüs edecektir. Ve dünya her geçen gün daha da vahim tablolara gebe kalacaktır. Hastalıklar insanlar için Tanrı’nın en büyük uyarıcısıdır. İnsanlar bunu farklı manalara yorar oysa her organ bir duygunun sözcüsüdür ve size o duygunuzla ilgili uyarı verir. İnsan görmeyi ve anlamayı reddettiği için hastalıklar devam eder, daha da ilerler. Reddeden insana hiçbir şey yapamazsınız. Kabul ve teslimiyet şifanın kapılarını açar. Direnmek geçici çözüm sunar ve direnç O’nun kudretini ve varlığını reddetmektir. Güç ve kudret sadece Tanrı’dandır. İnsan hiç olduğu sürece O’nun gücü ve kudreti insan suretinde tecelli eder.
Masum görünen kötülerden kötülüklerden sakının. İyi niyet bir kere suistimal edildiğinde, niyetinizi kötülerden geri çekin ve onlara sadece şifa dileyin. Şifa Tanrı’dandır. Sizin, bizim haddimiz değildir. İnsanın insana verdiği sadece O’nun bahşettiğidir. İnsan insana aracıdır, Tanrı’nın vesilesidir.
İnsanın bu sonlu sonsuz yolculukta bilmesi gereken tek husus HADDİDİR.
Sevgimle.

Masumiyetin içine saklanmış kötülük…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Egedebirgun.net ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.