Doğan Beyazgül
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazılar
  4. BİR TEBESSÜM

BİR TEBESSÜM

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir insanın hayatındaki en değerli miras, sevgi ve değerlerle büyütülmesidir. Sırrı Süreyya Önder, küçük yaşta babasını kaybetmiş ama dedesi tarafından büyütülüp, hayata tutunmuş. Üniversiteye giderken dedesine ‘Bir isteğin var mı?’ diye sorduğunda aldığı cevap, hayatının anlamını simgelemiş: ‘Babanın mezarına bir fidan dik.’ Yıllar sonra o fidan bir ağaca dönüşmüş, bir hayatı daha büyütüp yeşertmiş. Bazen en küçük adımlar, en büyük değişimleri getirir.


Hayat bazen, insanı en beklenmedik yerlerden, en derin acılardan şekillendirir. Bir çocuğun babasız büyümesi, bir dedenin omuzlarında yaşam bulmuş bir hayat…


Fidan, bir nevi kökleriyle bağlı olduğu, hiç görmediği ama içini ısıtan bir güvenin, bir mirasın simgesiydi. O fidan, belki de toprağa bırakılan bir umut, bir vefa ve kaybedilen bir sevdanın iziydi.


Adıyaman’da doğmuştu ama yüreği, hayatı ve mücadelesi, sadece bir şehirle sınırlandırılamayacak kadar genişti. Bir siyasi kişilikti, evet; ama o, yalnızca politik bir figür değil, aynı zamanda halkına umut ve neşe taşıyan, karanlık günlerde dahi gülümsemeyi unutmayacak kadar insan biriydi. Gülümsemek, o kadar basit bir şey gibi gözükse de, zor zamanlarda insanı ayakta tutan en güçlü silahtı. Onun gülüşü, karanlıkları aydınlatan bir ışık gibiydi.


Meclis Başkan Vekili olduğu yıllarda, kararlarla değil, gülüşlerle hatırlanıyordu. Siyasi arenada bile insanlığını kaybetmeden, bir espriyle, bir şefkatle hatırlanmak… İşte bu, onun farkını ortaya koyan bir özelliktir. “Gülen yüzler, karanlıkları aydınlatır” demişti bir zamanlar. O, bu sözü tam anlamıyla yaşatan bir adamdı. Gülüşü, insanlıkla iç içe geçmişti ve bu gülüş, sadece kendisini değil, etrafındakileri de aydınlatıyordu.


Bazen insanlar, sadece geçici unvanlarla tanınır; fakat o, geçici olanın ötesine bakabilen biriydi. Bir gün mahkum, bir gün milletvekili, bir gün Meclis Başkan Vekili… Ama bunlar hep geçici şeylerdi. Gerçek olan, kalıcı olan ise “insan” olmaktı. İnsan olmak; acıyı da, sevinci de, güzelliği de, adaleti de birlikte yaşamak demekti. İnsan olmak, her durumda insan kalabilmeyi başarabilmek demekti. Onun hayatı, yalnızca politik bir mücadele değil, aynı zamanda insani bir mücadelenin ta kendisiydi.


Onun kalbinde derin bir sevgi, sabır ve insanlığa duyduğu saygı vardı. Belki de biz, bu değerleri kaybettiğimizde, onu daha çok özleyeceğiz. O, halkın arasında, halkla birlikte var olan bir liderdi. Zorluklar karşısında bile, gülerek ilerlemeyi başaran bir insandı. Onun, politik bir figürden çok, insan olmanın ne demek olduğunu gösteren bir örnek şu olduğu gerçeği her zaman hatırlanacak.
Ve bir fidan… O fidan ki, babasının mezarına dikilen fidan… O topraklarda büyüyecek, gölgesinde yıllar sonra torunlar dursa da, her zaman o köklerin, o mirasın ve o yüreğin canlı kalacağına inanacaksınız. Çünkü, aslında fidan, sadece bir ağaç olmanın ötesindedir. O, kaybolan bir sevdanın, yitirilen bir güvenin, özlenen bir varlığın hatırasıdır. Fidanın kökleri, sevdanın topraklarında derinleşmiş, her dalı, her yaprağı, geçmişin hikayelerini anlatan birer hatıradır. O fidan, bir insanın hayatındaki tüm mücadelelerin, değerlerin ve hatıraların somut bir temsilidir.


Baba olmadan büyümek, öylesine acı verici bir deneyimdir ki, o çocuğun içindeki boşluğu, ancak toprakla doldurabilirdi. Ama o fidan, bir anlamda, kayıplara bir saygı duruşu, bir hatırlatmaydı. “Ben buradayım, hatırlanıyorum,” diyordu her dalında rüzgârın esişiyle.


Hayat, zaman zaman zorlayıcı olabilir; fakat geriye kalan tek şey, ardımızda bıraktığımız izlerdir. O izler, bir fidanın köklerinde, bir gülüşün hatırasında, bir insanlık değerinin peşinden gitmekte yatar. Ve bu izlerin, en karanlık zamanda bile ışık olacağına inanmak, belki de insan olmanın en büyük erdemidir.
Onun yaşadığı hayat, sadece bir siyasetçinin hayatı değil, bir insanın, bir babanın, bir liderin, bir evladın hayatıydı. O hayatı anarken, geriye bıraktığı gülüşü, insanlık için verdiği mesajları unutmayacağız. Çünkü bir gülümseme, karanlıkların ortasında bile bir ışık olabilir ve o ışık, her zaman parlamaya devam edecek.


Sırrı Süreyya Önder in anısına saygıyla

BİR TEBESSÜM
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Egedebirgun.net ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin