Zaman zaman içimizi kaplayan karanlık, yalnızca bir ruh hali değil, çevremizin, ülkemizin, dünyanın içinde bulunduğu tabloyu da yansıtır. Ekonomik zorluklar, adaletsizlikler, işsizlik, umutsuzluk… Bütün bu gerçekler, kalbimizi sıkıştırır, zihnimizi yorabilir. Ancak unutmamamız gereken bir şey var: Aklımız karamsar olsa da irademiz aydın olmalı.
İradeniz hapsedilmiş olabilir. Belki diplomanız bir kalemde geçersiz sayılmıştır. Belki yıllarca emeğini verdiğiniz işten emekli olmuşsunuzdur ama geçim sıkıntısı peşinizi bırakmıyordur. Belki gençsiniz, yeni umutlar kurmak istiyorsunuz ama iş bulamıyorsunuz. Belki hala adalet arıyorsunuz, yıllardır suskun kalan sistemin bir gün sesinizi duymasını bekliyorsunuz. Tüm bunlara rağmen, en değerli gücünüzü kaybetmemelisiniz: Umut.
İyimser olmak, saf olmak değildir. Gerçekleri görmezden gelmek hiç değildir. Bilakis, en zor şartlarda dahi direnebilme gücünü içinde taşıyan derin bir mücadele biçimidir. Kötülüğe karşı, karanlığa karşı, umutsuzluğa karşı bir duruştur. İyimserlik, geleceği kurma iradesidir. “Böyle gelmiş, böyle gider” cümlesine teslim olmamaktır.
İyimser olmak, yarını düşlemektir. Henüz inşa edilmemiş bir adaletin, henüz kurulmamış bir eşitliğin, henüz yeşermemiş bir özgürlüğün habercisidir. Her yeni gün, bu mücadeleyi sürdürmek için bir fırsattır. Kalbinizi karartan haberlere rağmen, gözlerinizi aydınlık bir geleceğe çevirmektir.
Mücadele edenler, en çok umudu olanlardır. Çünkü iyimserlik, sadece bir ruh hali değil, bir direniş biçimidir.
Harika bir yazı olmus bayildim…..metni çerçeveletip aşmak gerek….yüreğinize saglik