Günümüz dünyasında birçok kavram yerini yeni anlamlara bırakıyor. Bir anlamda bıraktırılıyor. Yitirilen çok fazla değer var, değişen koşullar, alıştırılmaya çalışılan yeni yaşam şekilleri…
Özellikle yeni bir kavram var ki beraberinde insanlığın bambaşka bir noktaya evrileceği bir ön hazırlık. “Yeni dünya düzeni”. Nedir bu yeni dünya düzeni? Tek’lik kavramı, tek millet, tek ülke, tek inanç vs… Önce insanları böl, parçala, yönet kavramı ile tarih boyunca birbirine kırdırdılar. Toprak üzerinden, inanç üzerinden, kültürler üzerinden… Şimdi de tek olma kavramı ile birleştirmeye çalışıyorlar. İnsanlığı kutuplaştırarak kaostan beslenen ve güçlenen dünyayı yöneten üst akıllar, yeni bir kölelik sistemini insanlığa dayatmaya çalışmakta.
Dünya tek millet ve tek devlet olarak yaşayabiliyorduysa neden bunca yıl toprak, vatan, inanç üzerinden dünyayı kan gölüne döndürdüler? Tarihe adını altın harflerle yazdırmış olan din insanları, siyasi insanlar neden toprak bütünlüğü, inanç savunuculuğu adı altında diğer insanlara zulüm etti, neden kılıçtan geçirildi, neden ölündü, öldürüldü? Ne için? Bugün neden bu kavram yerini “tek’lik” kavramına bıraktırılmaya çalışılıyor?
Sistem artık tıkandığı için, ne yaparlarsa yapsınlar varoluşsal düzenin gerektirdiği farkındalığın artmasıyla insanlar bu kölelik sistemine kafa tuttuğu için. Hatırlayın, covid döneminde Avrupa’da çok sayıda insan aşı karşıtı olarak sokaklara döküldü. Covid’in planlanmış bir süreç olduğunun bilincinde oldukları için. İnsanlar artık kölelik sistemi olan 9 –6 çalışma düzeni yerine kendi yetenekleri doğrultusunda kendi başlarına yol almaya başladılar. İnsanlık artık bu sistemin bir parçası olmak yerine, özgür iradeleri ve sistemin dikte ettiği yaşam şekli yerine özgürlükçü çalışma anlayışı ile düzene meydan okumakta.
Üst akıl her şeyin elbette ki farkında ve değişim olmadığı takdirde kurdukları bu sistem çökecek. Dolayısıyla insanlığı kendi menfaatleri doğrultusunda manipüle edemeyecekleri için yeni bir düzen getirmek zorundalar.
Hangi düzen getirilirse getirilsin, insanlık farkındalığını geliştirmediği sürece bu kölelik sisteminin farklı versiyonları içinde ezilmeye mahkum kalacaktır.
Her varlık şahsına ait yeteneklerle dünyaya gelmiştir. Vasıfsız bir varlık yoktur varoluş sisteminde. Sadece dünyada ki kölelik sistemi ile insanlara dikte edilen yaşam alanları ve stilleri vardır. Dayatılan meslekler, dayatılan sosyal ve kültürel kavramlar vs. İnsan, varoluşsal zenginliğinin farkına varabildiği takdirde dünyada ki bildiği kimliklerinin çok fazlası olduğunu idrak edecek.
Dünya değişiyor, evet. Bu artık dünya yaşamının başka bir boyuta geçmesi anlamını taşıyor. Gözümüzü açtığımız bu gezegen artık bildiğimiz bu döneminin sonuna geldi ve evet değişiyor. Daha iyiye, daha güzele… Dünyanın bir matrix olduğunu idrak edenler bu değişimi kucaklamaya hazır, hatta geçiş sürecinin sancılarına şifa olmak için var güçleriyle hizmet etmekteler. Ne olduğunun farkında olmayanlar ise, bu sistem içinde çarkın dişlileri arasında sıkışmaya devam etmekteler.
Değişen dünya gezeninde, değişmeyen tek şey birçok insanın bilinçleridir. Dünya genişliyor ve dünyanın bilinci değişiyor. İnsanlık köprüden önce son çıkışa doğru koşmaya çalışsa da asıl yapılması gereken o köprüden geçme cesaretini gösterebilmekte yatıyor.
Değişime direnmek, dünyanın bu evrim sürecine de zarar vermekte. Bu sebeple, insanlar kafalarını gömdükleri o kumdan çıkartmak zorundalar. Etraflarını gözlemlemek, anlamak, hatırlamak ve uyanmak zorundadır.
İnsanlık kölelikten özgürlüğe adım atmak zorundadır. Kurtuluş dışarda değil, insanın içindedir.
Sevgimle.