Derdi, anneannem…Henüz çocuktum daha bu cümleyi anneannemden duyduğumda. Çocuk aklımla pek anlamazdım ne demek istediğini. Bugün anlıyorum ki bilge bir kadındı hatta Tanrı dostu diyebilirim. Bu sözün manasını keşfetmem uzun uzun yıllarımı aldı, hatta ömrümün üçte ikisi anlamadan geçti. Ayağın taşa takılsa kalbini yokla, taş ve kalbim ne alaka olabilirdi ki?
Bu sözü anlayabilmek için evrenin işletim sistemini anlamak gerekliydi. İnsanın başına bir şey geldiğinde her daim dışarıda ki kişi ya da olayları suçlar. En kolay yoldur suçlamak. İnsan, yaşamı boyunca kendinden kaçar. Suçun kendisinde olduğunu görmek egosuna zarar verir çünkü. Egonun tutsağı olan kişisel benlik her ne olursa olsun daima etrafta kurban arar. Hiçbir zaman kalbini yoklamaz. Oysa kalbinden ne geçirirsen evren sana ziyadesiyle iade eder.
Varoluşun işletim sistemi, ne ekersen onu biçersin kavramı ile çalışır. Ekmek, kalbinden geçirdiğin her duygu, biçmek ektiğin duygunun karşılığı olan insanları ve olayları kendi küçük dünyanda var etmektir. Yaşamsal tüm deneyimlerin bir sebebi vardır ve doğurduğu sonuçlar. Bu deneyimlerin tamamı bir amaca hizmet eder. Sebebin temeli sizin inanışlarınız ve duygularınızdır. Sonuçlar, bu inanışlarınız ve duygularınızın sonucunda yaşamınızda vuku bulan olaylar ve neticesinde edindiğiniz tecrübeleriniz. Hangi amaca hizmet eder bu sebep-sonuç deneyimleri? Elbette sizin bu yaşam okulunda ki mezuniyet derecenize etki eder.
Peki kaçımız bu bilinçle yaşıyoruz? Kaçımız gün içinde yaşadığımız olayların, gün sonunda z raporunu alıyoruz? Kaçımız, dönüp kendimize soruyoruz, ben bugün kimseyi kırdım mı, üzdüm mü, haksızlık yaptım mı diye? Bir söz daha vardır bilirsiniz, bugün Tanrı için ne yaptın? Ne yaptık gerçekten, kaçımız bu soruyu soruyoruz kendimize?
Ben soruyorum diyenleriniz vardır elbet. Peki ben de soruyorum size, bu soruyu sorarken kaçınız dürüst oluyorsunuz kendinize karşı? Ben bu davranışı yaptım, bu sözü söyledim, bu tavrı sergiledim ama… İşte “ama” ile başlayan her cümle savunmadır ve her savunma sizin haksız olduğunuzun göstergesidir. İyilik ve doğruluğun savunmaya ihtiyacı yoktur.
Haksızlığa uğradığınızda kaçınız kendinize dönüp sordu, ben kimin hakkını yedim diye? İhanete uğradığınızda hiç sordunuz mu, siz kimin inancını kırdınız diye? Kıskançlık ile size samimi dost olmayanları suçlamadan önce kaçınız kendinize dönüp baktınız ve komplekslerinizi gördünüz? Sizi sürekli beklenti içinde seven bir insana karşın kaçınız kendi sevgi durumunuzu, tutumunuzu incelediniz, koşulsuz sevebiliyor muyum diye?
Dünya kocaman bir aynadır. Ve baktığınız her yerde her kişide gördüğünüz sadece kendinizsinizdir. Sizden başka bir şey yok bu gezegende. Ben yokum, siz de yoksunuz. Hepimiz sadece BİR’in kopyalarıyız ve baktığımız, gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz her şey sadece O’ndan ibaret. Gören, duyan, konuşan, dokunan, koklayan… Hepsi O. Kendinden kendine…
İşte bu bilince eriştiğinizde ayağınız taşa takılsa ilk evvela kalbinizi yokluyorsunuz.
Sevgimle.
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Yunus Emre’ye ait güzel bir söz bu.
Ve bu sözü öğrendikten sonra etkisi ömür boyu sürecek bende.
Empati yapmak ve karşımızdaki insanı üzmemek temel felsefemiz.