Ahde vefa, yalnızca bir söz değil…hayatın kendisiyle yaptığımız görünmez bir sözleşmedir. Kendimize, çevremize ve topluma karşı verdiğimiz bu söz, hem birey olarak kimliğimizi hem de toplum olarak ayakta kalışımızı belirler.
Cumhuriyetin 102. Yılını kutladığımız 29 Ekim, yalnızca bir devletin kuruluşu değil; insanların birbirine, ülkesine ve ideallerine verdiği sözlere bağlılığın da günüdür. O söz, yoksulluğun ve yokluğun ortasında kurulmuş bir umudun sözüdür. Ve o sözün adı; ahde vefaydı.
Bir toplumun temeli, bireylerin dürüstlüğü ve sorumluluk bilincidir. Karakterin özü ise vefadır. Söze, dosta, geçmişe, hatta kendine sadakattir. Ne var ki, bugün bu kadim değer sessizce aşınıyor, söz, artık bir belgeden, imza bir tıktan ibaret. Sözleşmeler vicdani değil, yalnızca yükümlülüğü hatırlatıyor. Oysa ahde vefa, sadece verilen sözde durmak değil, birlikte yaşamanın onuruna sahip çıkmaktır. Birey kendine karşı vefalı oldukça, çevresine ve topluma da güvenle yaklaşabilir.
Ahde vefa yalnızca bireylerin değil, devletin de toplumla kurduğu sözleşmedir. Sorumluluklarını unutan bir yönetim, sözünü tutmayan bir birey kadar güven kaybeder. Vatandaşın emeğini, oyunu, umudunu alan her kurum, bu emaneti vefa ile taşımak zorundadır, aksi halde güven yıkılır ve yerine kuşku hâkim olur.
Bir zamanlar bir millet “Ya istiklal ya ölüm” diyerek kaderini kendi eline aldı. O günlerde söz namus, emanet kutsal, vefa ise yaşam biçimiydi. Cumhuriyet, işte bu ahde vefanın eseridir. Bugün ise menfaat uğruna unutulan dostlukların, bir tıklamayla silinen ilişkilerin ve anlık çıkarlarla bozulan sözlerin dünyasındayız. Modern hayat bize hızı, rekabeti ve bireyciliği öğretti; ama en sessiz kaybımız vefadır.
Ahde vefa, yalnızca başkasına değil, insanın kendisine karşı olan borcudur. Kendi değerlerine, inançlarına ve ilkelerine sırt dönen biri, önce kendine vefasızlık eder, kendisini kandıran birinin başkasına adil olmasını bekleyemezsiniz. Ahde vefa, insanın içindeki aynaya bakarken utanmamasıdır.
Çevreye karşı ahde vefa, doğaya, yaşadığımız kente ve nefes aldığımız havaya duyulan saygı ve özenle kendini gösterir. Bir ağacı korumak, bir sokağı temiz tutmak, aslında geleceğe verdiğimiz sözü yerine getirmektir. Cumhuriyet’i kuran kuşak, bu topraklara yalnızca bir rejim değil, bir değer ve vicdan da armağan etti. Biz, o vicdana ve değere sahip çıktığımız ölçüde bu ülke yeşerir.
Topluma karşı ahde vefa, dayanışmayı, adaleti ve ortak vicdanı koruma iradesidir. Bir toplum, bireylerinin birbirine olan vefası ölçüsünde güçlü ve ayakta kalır. 10 Kasım’da saygı duruşunda bulunmak da, 29 Ekim’de Cumhuriyet coşkusuna ve değerlerine sahip çıkmak da, aslında aynı vefanın tezahürüdür. Geçmişine, kurucusuna ve geleceğine duyulan sadakatin göstergesidir. Bir toplum geçmişine vefasızlaştıkça, geleceğini de unutur.
Nihayetinde vefa, sadece kendimize, çevreye ve topluma karşı değil; bize iyilik eden insanlara da gösterilmelidir. Zaman hızla akıp gidiyor, insanlar sözlerini, hatıralarını ve birbirine uzattıkları elleri bile unutuyor, bazen işi bittiğinde ise sırtını dönüyor, Oysa gerçek büyüklük, bize yardım edenleri hatırlamak, minnetle taşımak ve mümkün olduğunca karşılık vermektir.
Bir zamanlar dara düştüğümüzde halimizi soran bir dost, sessizce destek olan bir öğretmen, hiç beklemediğimiz anda elini uzatan bir komşu veya yolumuzu aydınlatan bir büyüğümüz mutlaka olmuştur. Onların yaptığı iyilikler, sadece bir anlık yardım değil, hayatımızda silinmez izler bırakmıştır. Vefa işte bu izleri unutmamak, kalpte saklamak ve gerektiğinde bir tebessüm, bir yardım ya da yalnızca minnetle gösterebilmektir.
Bugün hatırlamamız gereken şey, vefanın nostaljik bir duygu değil, ahlaki bir zorunluluk olduğudur. Ahde vefa, kendine dürüst olmanın, çevreye sahip çıkmanın ve topluma ile bize iyilik edenlere karşı sorumluluk hissetmenin adıdır. Bu değer yitirilirse, geriye sadece çıkar ilişkilerinin soğuk sesi kalır.
Vefa, sözün gerçeğe dönüştüğü en sessiz kuvvettir. Ahde vefa, geçmişe saygı ve geleceğe sorumluluktur. Sözünde duran ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkanlar, hem kendilerini hem de ülkeyi sonsuza dek yaşatır.
Vefasızlık insanın ruhunu çürütür, güveni yıpratır ve toplumsal bağları zayıflatır. Oysa vefa, hem bireyin hem de toplumun onurudur. Sözüne, dostuna, değerlerine sadık kalmaktır.
Ahde vefa, geçmişe saygı, bugüne sorumluluk ve yarına umut olmaktır.

