Aykut Teker
  1. haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazılar
  4. DİLSİZ ŞEYTANLAR ÇAĞI

DİLSİZ ŞEYTANLAR ÇAĞI

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Toplumun sesi sustuğunda, gerçeğin yankısı da kaybolmaktadır. Bugün bilim insanlarından sanatçılara, gazetecilerden aydınlara kadar birçok kesimin sessizliği, çağımızın en derin yaralarından birine dönüşmüştür.


Hz peygamberimiz (s.a.v)‘in buyurduğu gibi, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Bu söz yalnızca inanç temelli bir öğüt değil; insan onurunun ve vicdanının en yalın ifadesidir.


Ne var ki, tam da doğrunun ortasında bir sükûnet hüküm sürmekte, Bir zamanlar düşüncenin öncüsü olan kimi aydınlar, topluma ışık tutmaları gerekirken karanlığa göz yummayı tercih etmektedirler. Bu suskunluk, korkudan çok daha derin bir şeydir; vicdan sesinin kesilmesidir.


Bilim, doğruluğu aramanın en berrak yoludur; ancak bugün, çıkar ilişkileri, siyasi hesaplar ve ideolojik bağlılıklar, bilimin saflığını gölgelemektedir.


Bazı akademisyenler, bilimin özündeki özgür düşünce ilkesini terk ederek, mevcut düzene hoş gelecek söylemlerle hakikati eğip bükmektedirler. Oysa bilimin sustuğu yerde hurafe konuşmakta, gerçek susarsa yalan büyümektedir.


Sanat da aynı sükûnetten nasibini almaktadır. Topluma ayna tutması gereken sanatçılar, çoğu zaman o aynayı kendilerine çevirmiştir. Eser, bir vicdan çağrısı olmaktan çıkıp alkış toplama aracına dönüşmüştür. Gerçek sanat, beğenilmekten çok, düşündürmekle ilgilidir. Cesaret, sanatın özü olmalıdır. Çünkü korkak bir sanat, topluma değil, yalnızca sahibine hizmet etmektedir.
Basın dünyası da bu sessizliğin gölgesindedir. Bir zamanlar halkın gözü, kulağı ve sesi olan medya, bugün çoğu yerde yankısız bir boşluğa dönüşmüştür. Gerçek, reytingin; bilgi, algının esiri haline gelmiştir.


Böyle bir ortamda toplumsal bilinci, sis perdesi örtmekte, bilinmeyen bir el, düşüncenin yönünü tayin etmektedir. Oysa gerçeği eğip bükmek veya çarpıtmak onu gizlemekten daha büyük bir ihanettir.
Yine de bu karanlıkta susmayanlar, inandığı sözün arkasında duran, gerçeğin bedelini ödemeyi göze alan insanlar da vardır. Bu insanların kimi susturulmuş, kimi dışlanmış, kimi de fikirlerinden dolayı hapsedilmiştir. Onlar korkunun değil, vicdanın sesini temsil etmektedirler.


Gerçeği savunmanın bedeli ağır olabilir; ama susmanın bedeli, bir toplumun ruhunu kaybetmesidir. İşte bu insanlar, karanlık zamanların vicdan nöbetçileridir. Onlar sayesinde hala umut varlığını sürdürmektedir.


Aydın olmak, yalnızca bilmek değil, doğruyu söyleyebilmektir. Bugün birçok aydın, tarafsızlık kalkanı ardında susmayı tercih etmekte, söz söylemeyi bir erdem gibi sunmaktadır. Oysa tarafsızlık bazen en ağır taraf tutma biçimidir. Tarih, sadece konuşanları değil, doğruyu söyleme cesareti gösterenleri hatırlamaktadır. Korkanlar unutulmakta, hakikati dillendirenler yaşamaktadır.


Toplumun genelinde de benzer tablo görünmektedir. Gerçekler dile gelmemekte, yanlışlar normalleşmekte, suskunluk bir meziyet gibi sunulmaktadır.


Televizyon ekranlarında halkı bilgilendirmesi gerekenler, çoğu zaman gerçeğin üstünü örtmekle meşgul olmakta, bu sessizlik, yalnızca düşünce özgürlüğünü değil, adalet duygusunu da yıpratmaktadır.


Susmak, bazen onaylamaktan daha tehlikelidir. Bir yanlışa karşı çıkmamak, onu meşrulaştırmaktır.
Hz. Peygamberimizin o yüce sözü, çağımızın kalbine saplanmış bir gerçeği hatırlatmaktadır. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Bu söz bugün, sadece bir inanç nasihatinden öte, bir vicdan çağrısı olmalıdır.


Toplumsal sessizlik çoğu zaman korkudan değil, sorumluluk duygusunun zayıflamasından doğmaktadır.Bir toplumun ilerlemesi sadece ekonomik ya da teknolojik gelişmeyle ölçülmemekte; asıl ilerleme, doğruyu dile getirme iradesinde yatmaktadır.


Unutulmamalıdır ki; suskunluk büyüdükçe çürüme kaçınılmaz hale gelmektedir. Çünkü doğrunun sesi kesildiğinde, yanlış hüküm sürmeye devam eder.


Her aydın, her sanatçı, her bilim insanı ve her gazeteci, sadece mesleki değil, insani bir sorumluluk da taşımaktadır. Bugün susanlar, yarın kendi sessizliklerinin yükü altında ezilecektir. Ancak hala konuşanlar, doğruyu savunanlar, geleceğin en onurlu tanıkları olarak hatırlanacaklardır. Çünkü hakikat bazen yalnız kalsa da asla yenilmemektedir.


İnsanın en büyük gücü, doğru bildiği sözü korkmadan söylemesinde gizlidir.

DİLSİZ ŞEYTANLAR ÇAĞI
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Egedebirgun.net ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.