Aykut Teker
  1. haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazılar
  4. CHP’DE DELEGE GERÇEĞİ VE SANDIK DEMOKRASİSİ

CHP’DE DELEGE GERÇEĞİ VE SANDIK DEMOKRASİSİ

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin en köklü siyasi hareketlerinden biri olarak, demokrasi, eşitlik, laiklik, devrimcilik ve halk iradesi gibi ilkeleri savunmuştur. Bu ilkeler partiyi sadece bir siyasi aktör değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini koruyan bir kurum haline getirmiştir. Toplumsal ve siyasal alanda sürekli yenilenmeyi ve modernleşmeyi hedefleyen Cumhuriyet Halk partisi, son yıllarda, parti içindeki delege seçim süreçleri, bu ilkelerle çelişen uygulamalara sahne olmaktadır. Bu durum, sadece CHP’nin iç demokrasisini değil, aynı zamanda Türkiye’deki demokratik kültürü de sorgulamaktadır.

Delege sistemi, teoride tabana dayalı bir demokrasi aracıdır. İl ve ilçe örgütlerinde üyelerin doğrudan katılımıyla, partinin üst kademe yöneticileri belirlenir denmesine rağmen, uygulamada çoğu yerde bu sistem işlememektedir. Delege sistemi, üyeyi temsil etmek yerine dışlamaya, seçimi belirlemek yerine yönlendirmeye dönüşmüştür. İl, ilçe ve Belediye başkanlarından genel merkeze kadar uzanan müdahaleler zinciri “parti içi demokrasi” idealini gölgelemektedir.

Cumhuriyet Halk Partisi, bu ülkenin en köklü siyasal mirasıdır. Ancak bugün partinin en çok sorgulanan alanı kendi iç demokrasisidir. Kurultay sürecine giden yolda mahallelerden başlayan delege seçimleri partinin içinde küçük ama etkisi büyük bir kırılmaya neden olmaktadır. Kâğıt üzerinde demokratik gibi görünen sistem, uygulamada üyeyi dışarda bırakan bir mekanizmaya dönüşmüş durumdadır. Listeler blok halinde hazırlanmakta, üyeler yalnızca önceden belirlenmiş isimlere onay vermektedir. Sandık var ama seçenek bulunmamaktadır.

Mahallede başlayan süreç, ilçe başkanının listesiyle şekillenmekte, o listeye belediye başkanın dokunuşu eklenmekte, Sonra genel merkezin “Denge gözeten” telkinleri gelmektedir. Sonuç? Üyeler değil denge hesapları kazanmaktadır. Böylece, yukarıdan aşağıya bir dizayn söz konusu olmaktadır.(Örneğin; son delege seçimlerinde beyaz ve mavi blok listelerde olduğu üzere.)

Delege listelerine bakıldığında manzara net gözükmektedir; liyakatten çok yakınlık ilişkileri belirleyici olmakta, eş, dost, akraba ve belediye personeline öncelik verilmekte, yıllarını partiye vermiş, sokakta emek harcamış pek çok isim dışarıda kalmaktadır. Bu durum örgütün iç motivasyonunu zedelemekte, emekle değil, bağlantıyla yükseliyorsun algısı parti kimliğinin zayıflamasına sebebiyet vermektedir.

Mahallelerden başlamak üzere delege seçimlerine katılımın düşük olduğu ve birçok yerde bu oranın %30-35′ i geçmediği, bu durum heyecan yaratmadığı gibi, üyelerin nasıl olsa sonucun belli olduğu kanısına varmalarına sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır.

Tüm bu gelişmeler, üye, iradesinin bir anlamı olmadığına inanmasına neden olunduğu, siyasetin en temel gücü olan gönüllülük esasının sarsılması sonucunu doğurabileceği hususları dikkatte alınarak, CHP’nin örgütsel enerjisinin yeniden canlandırması, önce bu inancın onarılmasıyla mümkün olabileceği göz ardı edilmemelidir.

-2-

Delege sistemi, bir dönemin koşullarında işlevli olarak görülebilir. Ancak bugün siyasetin dinamizmiyle, dijitalleşen toplumsal yapıyla, değişen katılım biçimiyle örtüşmemektedir.

Daha demokratik bir model için şu üç temel şartın dikkate alınması gerekmektedir.

1- Doğrudan üyelik oylaması
Her Cumhuriyet Halk Partisi üyesi, il, ilçe başkanlarını, kurultay temsilcisini ve hatta genel başkanını doğrudan oyla seçebilmelidir. Bununda dijital veya yüz yüze yöntemlerle yapılmasının mümkün olduğu, böylece tabanın sözünü gerçekten yukarı taşınabileceği,

2- Şeffaflık ve eşit yarış
Blok liste uygulamasının kaldırılması, her adayın kendi çizgisini, fikrini anlatabilmesi, seçim sürecinin bağımsız gözlemcilerce denetlenmesi ve sonuçların da herkesin erişimine açık olması gerektiği,

3- Liyakat Kriteri
Delegelik ve yöneticilik, yalnızca eş, dost, ahbap, yakınlık ve medyatik olma üzerinden değil, örgütsel emek, eğitim ve etik sorumluluk temelinde belirlenmesi durumunda, partiye gerçek katkı sunanların önünü açacağı,

Düşünülmektedir.

Sonuç:

Sorun sadece bir tüzük maddesinde değil, siyaset anlayışındadır. Delege sistemini değiştirmek, parti içi iktidar dengelerini yeniden tanımlamak demektir. Ama demokrasi, sadece seçim dönemlerinde değil, her gün yaşanması gereken bir kültürdür. CHP’nin önündeki görev, sadece Türkiye’ye demokrasi vaat etmek değil, O demokrasiyi önce kendi içinde uygulamak olmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, bir parti demokratik bir toplumun aynasıdır. Parti içi demokrasi zayıfsa, ülke demokrasisi de etkilenir. CHP’nin geçmişi eleştiriye ve yeniliğe açık bir yapıyı gerektirmektedir. Delege seçimi sadece biçimsel bir süreç değil, parti ruhunun, tabanın iradesinin ve geleceğe dair vizyonun testidir. CHP, eğer topluma güven veren bir demokrasi örneği olmak istiyorsa, delege seçiminde şeffaflığı, katılımı ve adaleti sağlamalıdır.

Gerçek değişim, yukarıdan atanan listelerle değil, mahalledeki üyenin özgürce kullandığı oyla başlamaktadır.

CHP’nin tarihi ve idealleri ile güncel uygulamaları arasında bir uyum yaratması şarttır. Aksi halde, parti kendi iç demokrasi sınavını geçmeden, topluma demokrasi mesajı vermeyi sürdüremez.

CHP’DE DELEGE GERÇEĞİ VE SANDIK DEMOKRASİSİ
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Egedebirgun.net ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.