CHP Bayraklı Belediye Meclis Üyesi Fatih Yücesan asgari ücrete ilişkin açıklama yaptı. Yücesan, “Asgari ücretin sadece rakamsal bir değer olmadığını, milyonlarca insanın onurlu bir yaşam mücadelesi verdiği bir araç olduğunu unutmamak gerekir” dedi.
Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun dördüncü ve son toplantısında asgari ücreti 22 bin 104 lira olarak açıkladı. Açıklamanın ardından siyasetçilerden iktidara tepki mesajları gedi.
İktidara bir eleştiri de CHP’li Yücesan’dan geldi. Yücesan’ın açıklaması şu şekilde:
Asgari ücret, emekçilerin geçim standartlarını doğrudan etkileyen ve bir ülkedeki gelir adaletinin temel göstergelerinden biri olarak kabul edilir. Türkiye’de 2025 yılı için açıklanan 22.104 TL’lik yeni asgari ücret, nominal olarak %30’luk bir artışı temsil etse de, bu artışın ekonomik gerçeklikler ve halkın temel ihtiyaçlarına erişim kapasitesi üzerindeki etkisi sorgulanmaktadır.
- Enflasyon ve Alım Gücü Kaybı
Türkiye’de son yıllarda enflasyon oranları, özellikle gıda, enerji ve konut gibi temel ihtiyaç gruplarında ciddi artış göstermiştir. Resmi verilere göre açıklanan enflasyon oranları ile halkın hissettiği enflasyon arasında ciddi bir fark bulunmaktadır. Pazarda, markette ve faturalar üzerinden yaşanan fiyat artışları, TÜİK tarafından açıklanan rakamların çok üzerinde seyretmektedir. Bu durum, asgari ücrette yapılan nominal artışların reel olarak erimesine ve alım gücünün düşmesine yol açmaktadır.
22.104 TL’lik ücret artışı, çalışanların ekonomik koşullarını iyileştirmek bir yana, temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta yetersiz kalabilir. Örneğin:
Büyük şehirlerde ortalama kira fiyatları 15.000 TL ve üzerine çıkmış durumdadır.
Enerji maliyetleri (elektrik, doğalgaz) ve ulaşım masrafları hızla yükselmektedir.
Gıda fiyatlarında ise aylık artış oranları çift haneli seviyelerde seyretmektedir.
Bu veriler, asgari ücret artışının reel etkisinin sınırlı kaldığını ve halkın satın alma gücünü korumaktan uzak olduğunu ortaya koymaktadır.
- Geçim Mücadelesi ve Sosyal Etkiler
Asgari ücretin yeterli düzeyde artırılmaması, toplumun geniş kesimlerinde gelir adaletsizliğini derinleştirmekte ve sosyal huzursuzluğu artırmaktadır. Milyonlarca çalışan ve onların aileleri, en temel ihtiyaçlarını karşılamak için borçlanmak zorunda kalmaktadır. Gelir düzeyindeki yetersizlik, eğitim ve sağlık gibi alanlara yapılan harcamaları kısıtlamakta, bu da uzun vadede sosyal sorunlara yol açmaktadır.
Ayrıca, düşük ücret politikaları, insanların ikinci bir işte çalışma veya kayıt dışı işlere yönelme gibi yollar aramasına neden olmaktadır. Bu durum, emek piyasasında güvencesizliği artırmakta ve çalışanların yaşam kalitesini daha da düşürmektedir.
- Hükümetin Politika ve Yaklaşımı
Hükümet tarafından açıklanan asgari ücret artışı, ekonomik başarı olarak sunulsa da, bunun toplum nezdindeki algısı oldukça olumsuzdur. Halkın büyük bir kısmı, bu zammın gerçek ekonomik şartlarla bağdaşmadığını düşünmektedir. Gıda, enerji ve barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanabilirliği, bir ekonominin halk tarafından ne kadar başarılı bulunduğunun temel ölçütleridir. Bu nedenle, 22.104 TL’lik asgari ücretin bu alanlarda herhangi bir iyileşme sağlamaması, halkın tepkisini artırmaktadır. - Çözüm Önerileri
Asgari ücretin yalnızca yıllık artışlarla değil, daha geniş çaplı bir ekonomik reform paketiyle ele alınması gerekmektedir. Bu kapsamda:
Gerçekçi Enflasyon Verileri: Enflasyon oranlarının gerçekçi bir şekilde ölçülmesi ve asgari ücretin bu oranlar üzerinden belirlenmesi gereklidir.
Vergi Yükünün Hafifletilmesi: Asgari ücret üzerindeki vergi yükü tamamen kaldırılmalı ve çalışanların ellerine geçen net ücret artırılmalıdır.
Dönemsel Değerlendirme: Yılın belirli dönemlerinde enflasyon ve piyasa koşullarına göre asgari ücretin yeniden değerlendirilmesi şarttır.
Sosyal Destek Mekanizmaları: Asgari ücretle geçinmek zorunda olan aileler için sosyal yardımlar ve destek paketleri artırılmalıdır.
- Sonuç ve Uyarı
Sonuç olarak, asgari ücretin 22.104 TL’ye çıkarılması, toplumun geniş kesimleri için yeterli bir iyileştirme olarak görülmemektedir. Geçim şartlarının her geçen gün zorlaştığı bir ortamda, bu artış yalnızca sembolik bir değer taşımakta, halkın alım gücünü artırmaya yönelik bir adım olmaktan uzakta kalmaktadır. Bu durum, toplumda artan hoşnutsuzluk ve güvensizliği tetikleyebilir. Halkın, bu ekonomik politikaların etkisini sandıkta bir tepki olarak göstereceği yönündeki yorumlar da bu açıdan anlam kazanmaktadır.
Asgari ücretin sadece rakamsal bir değer olmadığını, milyonlarca insanın onurlu bir yaşam mücadelesi verdiği bir araç olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle, hükümetin halkın beklentilerine uygun, daha gerçekçi ve kapsayıcı politikalar geliştirmesi elzemdir. Aksi takdirde, ekonomik ve sosyal sorunların daha da derinleşmesi kaçınılmaz olacaktır.




